Baska turlu bir sey benim istedigim, Ne agaca benzer, ne buluta benzer; Burasi gibi degil gidecegim memleket, Denizi ayri deniz, havasi ayri hava; Nerde gorduklerim, nerde o bekledigim kiz| Rengi baska,tadi baska. CAN YUCEL

Pazartesi, Mart 26, 2007

Rögar


Etiketler:

UÇURUMDA AÇAN


"UÇURUMDA AÇAN"


Geçen sene Can Yücel anısına düzenlediğimiz, şairin şiirlerinden sahneye uyarlanan “BULUŞMAK ÜZRE” adlı oyundan sonra, bu yıl ODTÜ Televizyon Topluluğu Kültür Sanat Birimi olarak, Cemal Süreya anısına bir gece düzenliyoruz.

“UÇURUMDA AÇAN” adlı tek kişilik müzikli-şarkılı oyun, Cemal Süreya’nın şiirlerinden oluşan bir sahneleme deneyi...

Yer: ODTÜ MİMARLIK AMFİSİ
Tarih: 27 Mart 2007
Saat: 20:00

Etkinlik ücretsizdir

Not: ODTÜ dışından gelecekler için ücretsiz davetiyeler Kızılay Bilim Sanat Kitabevi ve Dost Kitabevinden temin edilebilir.

Ek’te sahne görseli ve etkinlik afişi bulunmaktadır…

Bilgi İçin: Ahmet Cenk Ünlü (0312) 210 21 51

Etiketler:

Çarşamba, Mart 21, 2007

Irak - Vahit Akça


Salı, Mart 20, 2007

Bitlis Mutki Çığı 2 İlköğretim okulu

Merhaba,Benim asıl görev yerim İstanbul ancak şuan Bitlis'te asker ögretmenlik yapıyorum. Biz sizden eğitimcilerden, derneklerden ve duyarlı kişilerden destek bekliyoruz. Çalıştıgım köy okulunda imkanlar çok kısıtlı okulumuz yetersiz. Belki sizin abalarınızla bir kampanya yapıp güzel şirin bir okul kurabiliriz.
Saygı ve sevgilerimizi sunarız...Taner ÖZ
Sınıf Öğretmeni
Çıgır 2 İlköğretim Okulu
Bitlis-Mutki
İhtiyaç Listesi:1. *Fotokopi Makinesi(Bizim için çok önemli etkinlikleri yapmada ve öğrencilere sunmada çok zorlanıyoruz.)2. *Kırtasiye Malzemeleri:(Defter,Kalem, Silgi,Boya Malzemeleri, Kalemlik, Kartonvb.)3.*Fen-Edebiyat Deslerinde kullanabilecegimiz her türlü araç-gereç,deney malzemeleri4.*Kaynak kitaplar5.Etkinlik kitapları6.*Anasınıfı malzemeleri(Okulumuzda anasınıfı açılmasına ragmen malesef hiçbir araç gereç ve malzememiz bulunmamaktadır)7.*Hikaye Kitapları8.*Egitim CD leri ve dökümanları9.*Çanta(Bir kaç öğrenci dışında hiç bir öğrencimizin çantasıbulunmamaktadır.)10.*Ayakkabı11.*Önlük12.*Her türlü giyim eşyaları13.*Kışlık kaban,montOkulumuzun adresi:Çığır 2 ilköğretim Okulu-Çığır KöyüMutki-BİTLİSOkulumuzun telefonu bulunmamakta. Başvurumuzu yaptık ama malesef baglanmadı.Köyümüzde sadece Turkcell çekiyor avea hattıda malesef çekmiyor.Telefon:05327904502Avea ile Bitlise indigimizde konuşabiliyoruz ancak:05056576354web:http://cigir.cjb.netBurdaki şartları kimseye anlatamıyorum.Burası ayrı bir dünya şartlar çok zor yaşanmadan bilinmiyor.Mutki ilçemiz araştırmaya göre Türkiye'nin şartları en zor olan 5 ilçesinden biri seçilmiş.Gerçektende çok dogru:)

Etiketler:

Pazartesi, Mart 19, 2007

AB ve D - Vahit Akça


Etiketler:

Pazar, Mart 18, 2007

Şemsiye adam ve gölgesi

Fotoğraf ve yazı : Çağdaş Çelebi
Uzun yıllar istatiklerine göre istanbul'un en yağışlı iki ayı kabul edilen ocak ve şubat ayını devirdik 2007 nin. Meteoroloji İşlerinin resmi web sitesinde bu iki ay en yağışlı aylar görünüyor 1975' den beri tutulan kayıtlara göre. İstanbul a şu ana kadar yeni yılda gerçek yağmur yağmadı. Ahmak ıslatan , sinir bozucu ince yağmurlarýı saymazsak. Ekim, kasım aylarında aniden bastıran sağanaklarla alınmış ucuz şemsiyeler ve hayatımda ilk kez özenerek aldığım kalite şemsiye askıda öylece durmuş aylarca ta ki taşınma toparlanmacası onları tekrar su yüzüne çıkarana kadar. Devletin resmi meteoroloji sitesi küresel ısınma ve sebeplerinden birhaber olacak ki İklimsa klimalarının reklamını alıyor ana sayfadan.Çarpıklıklar tüm dünyada hızla keskinleşirken bu çarpıklıkların belkide en yoğun yaşandığı ülkede barınıyoruz. Hepimize zor görevler düşüyor, herkese kolay gelsin…
Not:Bu fotoğraf 2007 Şubat ayının son saatlerinde tarihinde oluşturulmuştur.

Pazartesi, Mart 12, 2007

Nilüfer Organik Pazar söyleşisi

Cuma, Mart 09, 2007

Siz de temiz ve guvenli enerjilerin yildizlarindan bir hatira fotografi istiyorsaniz asagidaki adres tiklayiniz.
http://www.foeeurope.org/climate/deal/action/star_step1.php?lang=en_EN

Etiketler:

Perşembe, Mart 08, 2007

Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun




Cizgiler: Vahit Akça


Etiketler:

Çarşamba, Mart 07, 2007

Barış Panayırı


Etiketler:

Salı, Mart 06, 2007

BioFach 2007


Arca Atay'in Biofach izlenimlerinden kisa bir bolumu asagida okuyabilirsiniz.

Biofach ve Vivaness olarak 2 ortak fuar organizasyonu tarafından Nürnberg’de düzenlenen Biofach 2007 fuarı 15-18 Şubat tarihleri arasında gerçekleşti. 2006 yılında 37 bin kişinin gezdiği Biofach fuarını bu sene 116 ülkeden toplam 45.273 kişi ziyaret etti. Ziyaretçilerin % 34 ü Almanya dışından gelenler olup bunların çoğunluğunu Avusturya, Hollanda, Polonya, Fransa, İsviçre, İngiltere, İspanya ve İtalya (ki bu sene için “yılın ülkesi” seçilmişti) dan gelenler oluşturdu. Biofach ve Vivaness fuarında toplam 2.566 stand açıldı (2006 da 2.088 adet) ve bu firmaların üçte ikisi Almanya dışından idi.Toplam 80 ülkeden katılan firmalar içinde yoğunluk başta Almanya olmak üzere İtalya, İspanya, Fransa ve Avusturya’dan idi. Mariann Fischer Boel Avrupa Birliği Tarım Sektörü temsilcisi sıfatıyla yaptığı açış konuşmasında AB Organik Kurallarının revize edilmekte olduğunu , Organik Eylem (Action) planının alt yapısının hazırlandığını, AB Logosunun grafik dizaynının değiştirileceğini bildirdi. AB Organik Kuralları (EU Organic Regulation) 2007 ocak ayında yürürlüğe girecekti fakat gerek Alman hükümeti gerekse Alman Çiftçiler Birliği bu kuralların bir takım problemlerin halledilmesi için yetersiz olduğunu öne sürerek bu şekliyle uygulanmasına karşı çıkıyorlar. 7A salonunda yer alan Vivaness’ de doğal kozmetikler, kişisel bakım ürünleri,yıkama ve temizleme ürünleri, doğal kimyasallar 164 firma tarafından sergilendi.Bu tür ürünlere olan talep salonun daimi dolu olan ziyaretçi sayısından anlaşılacağı üzere her geçen yıl artmaktadır. Biofach, dünya çapındaki organik hareketin odaklandığı bir bilgi ve tecrübe takası merkezi olarak da adlandırılabilir. Gerek teşhir gerekse ziyaretçi konumundaki ilgili insanların ülkeler bazındaki organik ürün çeşitliliğini görme olanakları ,organik tarımdan ticaretine kadarki tüm süreçleri hem gezdikleri standlardan hemde fuar kapsamında düzenlenen konferanslardan öğrenmeleri yada bilgilerini arttırmaları mümkün. 4 günlük fuar süresi içinde 150 adet kongre ve forum düzenlendiğini söyleyen yetkililer bu etkinliklerin 8.000 kişi tarafından izlendiğini dile getirdiler.
Dünya üzerinde 31 milyon hektarı geçen (Afrika 1 milyon ha., Asya 4,1 milyon ha., Latin amerika 6,4 milyon ha., Avrupa 6,5 milyon ha., Avustralya 12,1 milyon ha., Kuzey Amerika 1,4 milyon ha.) organik tarım alanı bir çok ülkenin organik tarım sektörünü canlandırmakta ve bu ürünlerin ticaretini de arttırmaktadır. Almanya’da organik ürün ticaretinin cirosu 4 milyar Euro civarında olup, ABD’de ise bu rakam 2005 de 14 milyar dolara ulaşmıştır. Ege İhracatçılar Birliği’nin organizasyonuyla fuara katılan Türk firmaları kurutulmuş, dondurulmuş, konserve edilmiş sebze ve meyveler, çay, salça, hububat, tıbbı ve aromatik bitkilerin üreticileri ve ihracatçıları olarak standlarında müşterileriyle buluştular, yeni ihracat bağlantıları gerçekleştirdiler. Bu yıl Türkiye’den Ege İhracatçıları Birliği vasıtasıyla fuara katılan firma sayısı 1(Bozkurt,Durucu,Etna, Işık, Karali, Nimeks, Puccinelli, Rapunzel, Sanex, Sardes, Sulsan ve Tiryaki) idi.





Etiketler:

Cemal Nadir yeniden

Vahit Akça'nın hemen yanda görebileceğiniz çizgisini göndermesiyle tanıdım Cemal Nadir'i. Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü Modern Türkiye Tarihi Kaynakça'sından aşağıdaki bilgilere ulaştim. Daha sonra karikatürist Kamil Yavuz, Cemal Nadir Güler ile ilgili bilinen yanlişları aktardığı bir iletiyi bana ulaştırdı Vahit Bey aracılığıyla, onu da en altta okuyabilirsiniz.
Çağdaş Türk karikatür sanatının öncüsü Cemal Nadir Güler girdiği komadan kurtulamayarak 27 Şubat 1947'de İstanbul' da öldü. 1902' de Bursa' da doğan Cemal Nadir Bursa Lisesi'ndeki öğreniminden sonra, bir süre tabelacılık ve resim öğretmenliği yaptı. İlk karikatürleri, Sedat Simavi'nin Diken adlı mizah dergisinde yayımlandı (1920). Akbaba dergisine gönderdiği karikatürü ilgi çekince, Akşam gazetesinden davet aldı ve İstanbul'a yerleşti (1929). Akşam'da günlük karikatürler çizmeyi 1943'e değin sürdürdü; daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçti. Resimli Dünya, Karikatür, Yücel dergilerinde de karikatürleri yayımlandı. Cemal Nadir, Türk karikatürünün resmin etkisinden uzaklaşmasına katkıda bulunması, karikatürde yerli tipler yaratması ve halka özgü mizah anlayışını karika türe yansıtmasıyla, çağdaş Türk karikatürünün öncüsü kabul edilir. Cemal Nadir'e değin Türk karikatüründe resim çizgisi kullanılıyor, tiplemelerde ve mizah anlayışında Fransız etkisi göze çarpıyordu. Cemal Nadir'in “Amcabey”, “Efruz Bey”, “Dalkavuk”, “Akla Kara”, “Yeni Zengin” gibi yeni ve yerli tipler yaratması, karikatürlerinde toplumsal olaylara yer vermesi, yerli özelliklere ağırlık vererek çizmesi, karikatür sanatının yaygınlaşmasında önemli bir etken oldu. Cemal Nadir kendisinden sonraki karikatürcüler kuşağının yetişmesine de önemli katkılarda bulundu. Viyana Uluslararası Karikatür Yarışması'nda birincilik alan, karikatürleri pek çok yabancı dergide yayımlanan Cemal Nadir beş kişisel sergi açtı. Özellikle ABD' de açtığı sergi büyük ilgi uyandırdı. Karikatürlerini Amcabey'e Göre (1932), Karikatür Albümü (1939), Akla Kara (1940), Dalkavuk Karikatür Albümü (1946) ve Amcabey Albümü (1946) adlarıyla yayımladı. Ölümünden sonra Cağaloğlu'nda Akşam gazetesinin bulunduğu sokağa ve Bursa' da bir caddeye adı verildi. Ölümünün 20. yıldönümünde Galatasaray Lisesi'nde, yapıtlarından derlenen bir sergi açıldı.

7-13 Temmuz 2006
Kadıköy Gazetesi'nin
Kültür-Cocuk sayfasindan
Yanlışlar:
1- Cemal Nadir, ilk canlandırma film yapan değildir. Denemiştir.
2- Cemal Nadir, ABD - New York ta çok istediğihalde sergi açamadı.
3- Cemal Nadir, Avusturya’da sergiye bir gruparkadaşıyla katılımsağlamıştır. Ödül kazanmamıştır. Avusturya Devlet parasız bursu kazandığı halde hastalandığı için gidememiştir.
4- Cemal Nadir, İstanbul´a ilk geldiğinde delik olan ayakkabısını çinimürekkebiyle boyayıp iş görüşmesine gitmemiştir. Bunu Gazeteci Vala Nurettin bir husumetten dolayı yazmıştır.
5- Cemal Nadir, 1928 yılından sonra ölümüne kadar refah içinde yaşamıştır. 1932 yılında İstanbul´un sayılı zenginleri arasında yeralmıştır. Bunları karikatür çizerek kazanmıştır.
6- Cemal Nadir, Çok istediği halde Akademi´yealınmamıştır.
7- Cemal Nadir, gripten değil kanzehirlenmesinden vefat etmiştir.

Etiketler:

Pazar, Mart 04, 2007

Hatay'dan Hollanda'ya tiyatro


Hatay Amatör Sanatçılar Derneği (HASAD) üyelerinden Mustafa Vejdi Kocak, gecen ay ortalarinda Hollanda'dan oyunlarini sergilemek icin davet aldiklarini yazarken izlenimlerini aktarmasini rica etmistim. Sagolsun basin bultenlerini gonderdiler.Turkiye'de ilk defa oynanan arapca bir komediyi (Olur boyle vakalar) derleyen ve yoneten Kocak, Hollanda'da da bu oyunu sergilemenin heyecanini tasiyordu. Oyunlarini heniz izleyememis olsam da heyecanlarini paylasiyorum, eger Hatay'da yasayip bu blogu ziyaret edenler varsa lutfen bu oyuna gitsinler.


Basin Aciklamasi
Hatay Amatör Sanatçılar Derneği (HASAD) 15/02/2007-25/02/2007 tarihleri arasında Hollanda’da yapılan OostCultuur(Doğu Kültürü) Festivali’ne davet edilmiştir. Bu daveti ülkeler arası dostluk,kardeşlik, sevgi ve barışı desteklemek adına kabul eden derneğimiz 21-27/02/2007 tarihleri arasında Hollanda’nın Enschhede (Enşhide) şehrine giderek daha önce Türkiye’de ilk defa oynanan “Olur Böyle Vakalar” adlı tiyatro oyununu oynamıştır.

Bu festivale ev sahipliği yapan Hollanda Demokratik Dernekler Vakfı çeşitli derneklerle işbirliğine giderek tiyatro oyunumuzun Almanya’nın çeşitli yerlerinde oynanmasını sağlamıştır. Oyunumuz 24/02/2007 tarihinde Almanya’nın Nordhorn şehrinde ve 25/02/2007 tarihinde yine Almanya’nın Bremen Şehrine bağlı Delmenhorst kasabasında oynandı.Ayrıca 26/02/2007 tarihinde oyuncularımız Hollanda Demokratik Dernekler Vakfı- Enschhede (Enşhide) merkezinde çocuklara yönelik bir etkinlik gerçekleştirmiştir. Dernek olarak bu organizasyonun gerçekleşmesinde en büyük katkı ve desteği sağlayan Hollanda Demokratik Dernekler Vakfı üyelerine ve özellikle dernek yöneticisi Hasan ALYANAK’a teşekkür ediyoruz. HASAD olarak sanatın sadece insanlar arasında değil ülkeler arasında da dostluk,sevgi ve barışın gelişmesine katkıda bulunduğuna inanıyoruz.Bu inançla çalışmalarımıza devam ettiğimizi tüm kamuoyuna duyurur,herkese sanat dolu,tiyatro dolu yarınlar dileriz.

Sedat DOĞAN
Hatay Amatör Sanatçılar
Derneği.Yön.Kur.Başkanı
www.hataytiyatro.com

Cumartesi, Mart 03, 2007

Trakya, Ergene, Pavli (3)

“...Bir köprü geçtim
yarısında fenerler pırıl pırıl
yarısı kapkaranlıktı...”
Nazım Hikmet

Rivayet o ki:
köprü Pavlu adlı bir usta tarafından yapılır. Yapım sırasında tüm çabalara rağmen orta kemeri tutturmak bir türlü mümkün olmaz. Pavlu usta, bir yiğidin kurban edilerek duvarın içine gömülmesi ile kemerin ayakta kalabileceğini söyler. Çare olarak, kendilerine her gün yemek taşıyan kadınlar arasında kura çekilir, her kim ki kurada çıkarsa kurban edilecektir. Ertesi gün yemek getirecek kadına kura isabet eder, kadın yeni doğum yapmıştır ve çocuğunu emzirmektedir. Kadın kemere sıkıştırılarak kurban edilir ve böylece kemer tamamlanır. Sonrasında, her cuma gecesi köprü ayağında ağlayan kadın sesi duyulduğu ve iki taş arasından süt aktığı söylenir. Pehlivanköy adının bu rivayete dayandırıldığı da ifade edilir.



İŞTE bu köprünün yanıbaşı rivayete inat, bir şenliktir şimdi... “yarısında fenerler pırıl pırıl, yarısı kapkaranlık...” İşte bu pırıltıların yanıbaşındaki karanlık; bir zamanlar, Trakya’yı sevgiyle saran, kendine sanki “Trakya’nın Nil’i” hayranlığıyla baktıran Ergene’dir. Yanıbaşındaki bu görkemli şenliğin sesini duymaz artık... Kendinden bir şeyler yitirmiş insan misali; kirlenen suları ile, orada öylece sessiz, tarihte, kendisi için (sanki) boşa feda edilen bir yüreğe yanar gibi durur... Geçmişte su demek, 10.000 dekarlık Ergene Havzası için hayat demekti... Onlarca, yüzlerce ton buğday, şekerpancarı, çeltik, ayçiçeği demekti... Kısaca verimli bir Trakya demekti... Ayçiçekleri yani Günebakanlar, en soylu kalabalıklarıydılar Ergene’nin. Sonrası daha zordu Ergene için.. Kirlenen birçok şey gibi, Ergene de nasibini aldı bu kirlilikten. Ve günebakanlar birer birer eğdiler başlarını...
Yine bir rivayet

Osmanlı padişahı Abdülaziz güreşe meraklı olduğundan ve kendisi de pehlivan olduğundan, zamanın ünlü pehlivanlarını cariyeleriyle evlendirir. Padişah bu pehlivanlara toprak vererek, onları Büyükmandıra ve Pehlivanköy civarındaki verimli topraklara yerleştirir. Tarihçilerin belirttiğine göre, bölgede isim yapmış pehlivanların yetişmiş olması bölgenin cumhuriyetten sonra Pehlivanköy olarak anılmasına neden olmuş. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte yörede önceleri Rumların ve Çerkezlerin yaşadığı bilinmektedir. Pehlivanköy I. Dünya Savaşı sonrası Yunan işgaline uğramış ve önemli direnişlerin merkezi olmustur.

GÜNEŞ doğuyor ve sabaha, pis bir Ergene kokusuyla uyanıyor Pavli...
Eylül sabahlarının serinliğine inat, rüzgar alıp başını kaçıyor. Rivayetteki o meşhur pehlivanların aksine, ”pes” etmiş bir görüntü veren Ergene, güneşin ilk ışıklarıyla, kendini olduğundan farklı göstermeye çalışıyor... Ama belli ki; hala ve hayli yorgun... O’nun bu hali, dalıp giden gözlerimizin önüne; geçmişteki tanıklıklarını getiriyor. Aynı, eskiden olduğu gibi taşkın ve coşkulu...

Söğüt dallarının sularını yaladığı kıyısında sabahlara kadar yakı
lan ateşlerden, Güzel Marmara (köpek öldüren) eşlikli muhabbetlere,
hey gidi “Miryana, Sazan, delikanlı Hasan” dedirten, delikanlı ve
bıçkın arkadaşlıklardan, güzel buluşmalara ve “Arzu ile Kanber”i
kıskandıracak nice aşklara kadar...

Perşembe, Mart 01, 2007

Beslenme ve Gıda Güvenliği paneli

Türkiye Yeşilleri tarafından düzenlenen « Beslenme ve Gıda Güvenliği » paneli 27 Şubat günü Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Kolaylaştırıcılığını Yeşiller’ın tarım çalışma grubu sözcüsü Dr. Süleyman Yılmaz’ın üstlendiği panelin konuşmacıları Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi başkanı Ahmet Atalık ve İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr Kenan Demirkol’du.

Süleyman Yılmaz açılış konuşmasında insanlığın iki milyon yıldır yiyeceğini aradığını ve hala bu en temel ihtiyacına bir cevap bulamadığını, 6 milyar insandan 850 milyonunun açlıkla boğuştuğunu, bir diğer 850 milyonunun ise obez olduğunu ve geri kalanların çok büyük bir kısmının özellikle bebeklerin ve çocukların sağlıksız beslendiğini belirtti. Kenan Demirkol konuşmasına, endüstriyel tarımın ve hayvancılığın küresel ısınmayı arttırdığını gösteren bilimsel verileri sunarak başladı.

Demirkol, içgüdüsel olarak ve atalarımızdan aktarılanlara doğru beslenirken nerede hata yaptık da beslenme bilimine ihtiyaç duyar hale geldik sorusunu çarpıcı örnekler vererek ve karmaşık bilimsel sürecleri gıda tüketim alışkanlıklarımızdan hareketle açıklayarak cevaplamaya çalıştı. Şeker örnegi üzerinden giden Demirkol, 1747’de şeker pancarından şeker üretilmesinin bir dönüm noktası olduğunu, İngiltere’de 1815 yılında 6,5 kilo şeker tüketilirken bugün bu rakamın 70 kiloya çıktığını ve şeker tüketim artışı ile hastalıkların artışının doğru orantılı olduğunu söyledi. ABD’nin son 40 yıldır mısırdan şeker elde ettiğini, ülkemizde de mısırdan şeker üretecek beş fabrika kurulduğunu, bununla bağlantılı olarak Seker yasasının çıkartılarak şeker pancarı ve şeker üretiminin kısıtlandığını söyledi.

Besin seçiminde büyük hatalar yapıldığını, yıllık yaşam süresi kayıplarının %35’inden fazlasının beslenme alışkanlıklarından kaynakladığını ifade eden Demirkol, ‘niçin ne ile besleniyoruz’ sorusunu daha çok sormamız gerektiğinin altını çizdi. Ulusal beslenme, ulusal tarım ve ulusal hayvancılığın bütünleşik bir sistemle düzenlenmesi gerektiğini savunan Demirkol insanların ve hayvanların ekolojik gıdayla beslenmesi gerektiğini ekledi.


Ardından sözü alan Ahmet Atalık, tarımın tarihsel sürecini özetleyerek gıda güvenliği ile ilişkisini irdeledi. Atalık, tarih boyunca nufüs artışı ve tarımsal üretim artışının paralel gittiğini, 14. yüzyılda Hollanda’da alternatif yöntemler bulunarak Tarım devriminin gerçekleştirildiğini, bunun Sanayi Devrimine yol açtığını ve sonra da seri ve en ucuz yolla üretime dayanan endüstriyel tarımın ortaya çıktığını belirtti. 1940-1960 yılları arasında açlığa çözüm bulma iddiasıyla ortaya çıkan ve tarım ilaçlarına, kimyasal gübrelere ve yeni sulama sistemlerine dayanan 1.Yeşil Devrime tanıklık ettiğimizi fakat bu sistemin verimi görece arttırsa da tekkültürlü tarıma, ilaç kullanımının artmasına, çiftçilerin bağımlı kılınmasına, kimyasallarin insan sağlığına zarar vermesine ve yoğun üretimin çevre tahribatına yol açtığını örneklerle anlattı. 2. Yeşil Devrimin yine açları doyuracağız diyerek bu sefer genetiği değiştirilmiş organizmaları (GDO) öne sürdüğünü belirten Atalık, gdoların verimliliği artırmadığını, insan sağlığına zararlı olduklarını ve tüketicinin bu konuda yeterince bilgilendirilmediğini söyledi. Kolaylaştırıcı Yılmaz’ın küresel ısınmayı gıda güvenliği açısından değerlendirmesini istemesi üzerine Atalık, şu an hububat üretiminde %20’lik bir kayıp olduğunu, ilkbahar yağışlı geçmezse dışalımın artacağını belirtti. Tarım arazilerini ve su kaynaklarımızı korumanın elzem olduğunu söyleyen Atalık endüstriyel üretimden yavaş yavaş vazgeçilip doğayla uyumlu ekolojik tarıma ağırlık vermemiz gerektiğini vurguladı.

Organik Tarım Derneği başkanı Yalçın Engiz, üçüncü konuşmacı olan organik tarım üreticisi Hasan Çetin Özbayram’ın katılamaması üzerine organik tarım üzerine kısa bir sunuş yaptı. Panelin soru-cevap bölümünde salonda bulunanlar soru sormaktan ziyade kaygılarını, taleplerini ve önerilerini dile getirdiler. Değinilen konulan arasında tarımsal arazilerin korunması, organik tarıma geçişte karşılaşabilecek sorunlar, ülkemize uygun üretim modelleri, tarımsal üretime getirilen kotalar, yeni neslin eğitimi, organik pazarlar ve tabii ki nasıl daha iyi besleniriz sorusu vardı.

Etiketler:

Küresel Eylem


Etiketler:

Hasan Huseyin


Etiketler:

Google
 
Web alterblogalisation.blogspot.com

Alterblogalisation

↑ Grab this Headline Animator