Baska turlu bir sey benim istedigim, Ne agaca benzer, ne buluta benzer; Burasi gibi degil gidecegim memleket, Denizi ayri deniz, havasi ayri hava; Nerde gorduklerim, nerde o bekledigim kiz| Rengi baska,tadi baska. CAN YUCEL

Pazar, Nisan 08, 2007

Foklar

Ka

Etiketler:

Perşembe, Nisan 05, 2007

Turhan Selçuk - Vahit Akça


Etiketler:

küresel kavrulmaya doğru ortak sessizlik

1 mart 2007 , 19.55-20.00 zaman dilimi aralığı.’ Küresel ısınmaya karşı tüm dünya da ortak eylem’ ülkemizde ne yazık ki ilgi görmedi. Sera etkisini artıran karbondioksit gazının salınımıyla, varlığı artık gözle görünür bir şekilde ortaya çıkan küresel ısınma olgusu şubat ayında fransa’ da binlerce bilim adamı tarafından kabul edilmesine, Türkiye de dahi popüler basında yer almasına rağmen toplum görmezden gelmeye devam ediyor.Taşıtların yol kenarına çekilmesi bir yana kalsın konutlarda bile elektrik kullanımı beş dakika için olsun kesilmedi.Kuraklık bangır bangır geldim, kavuracağım derken halkımız sessiz ve eylemsiz kalmaya devam ediyor.Tam da o zaman dilimin de tesadüfen bulunduğum sabiha gökçen hava alanından bir kare.Baharı erken algılayıp coşkuyla çiçeklenmiş ağaç martın ortalarında bastıracak çok gecikmiş kışla darmadağın oldu muhtemelen.uçaklar inip kalkmaya , taşıtlar vızırdamaya, dev- binlerce wattlık- ışıklar artık şehir merkezlerinde bile tepemize tepemize vurmaya devam ederken yerkürenin yakın gelecekteki durumuda bu ağaçcıktan farklı olmayacak….
Not: Bu fotoğraf 1 Mart 2007 tarihinde 19.58 gibi sabiha gökşen havalimanının girişinde çekilmiştir.
Yazı ve fotoğraf:Çağdaş Çelebi

Etiketler:

Salı, Nisan 03, 2007

Farklılık- Vahit Akça


“İSKELE BÜFELERI TAHLİYE EDİLİYOR

Yazı: Vahit Akça
Haber:Cumhuriyet

Üsküdar iskelesindeki gazete bayiinin camında fotokopisi cekilmis bir haber, 6 mart’tan bu yana asılı durur:
“ISKELE BUFELERI TAHLIYE EDILIYOR”
Habere göre; İstanbul BB’ne baglı kuruluş olan Beltur, Eminönü, Karaköy, Kadıköy, Üsküdar ve Harem iskelelerinde alt kiracı durumunda bulunan gazete büfelerini, idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararına karsın tahliye ediyor.. Ortada yargı kararına karsın, magdur bırakılmadan sokaga atılmaya.. Açık saçık dergilerin teshir edilmemesi uyarısından, İBBve Beltur’un büfeleri kendi yandaşlarına kiralamak istemesine kadar baska daha ne durumlar var kimbilir? Her sart altında bize gazetelerimizi ulastıranlar için, yapabilecegim bir sey olmalıydı.. Bu haber, bana izlenimlerimi, duygu ve düsüncelerimi paylasma sansı verdi: “insanlar arasındaki iletişimsizliğin her geçen gün daha da gün yüzüne çıktığı ya da iletişim’in farklı boyutlarda ve farklı araçlarla algılandıgı, giderek iletisimin tüketime endekslendigi yaşamımızda, iletisim araçlarından biri olan gazetelerin satıcıları, sorunlarının yanısıra, her günbinlerce insanla karşılaşır. Hepsiyle konuşma şansları olmasa da bazılarıyla sıcak bir iletişim kurulur... Bu, bir anlamda binlerce insanı “tanımaktır”... Benim, berberler ve dolmuş-taksi söförleri tasfirettigim “insan sarrafı” tanımı, sanki onlar için de geçerlidir. Her sabah karşılaştığımız bu insanların sadece gazete tezgahının arkasından görebildigimiz görüntüleri bile, onların yasam mücadelesini anlamaya yeter.. Hele şu soğuk günlerde tezgahın arkasında ilk göreceginiz; yakaları kaldırılmıs bir kaban, kulakları özenle kapatan bir bere olabilir. Ama en göz önündeolan, müsterisinin gazetesini diger gazetelerarasında özenle çıkaran ELLERDİR.. Binlerce gazete, sabahın erken saatlerinde tasnif edilmis, tezgaha bilinen-alısılmıssıralarıyla ve özenle dizilmistir.. Çesitli gazetelerin mürekkebini görürsünüz o ellerde, bir kömür tozu gibi tüm avucu sarmıstır..Soğuklarda parmaklar uyuşsa da, istediginiz gazetelere uzanırken hızını ve hassasiyetini kaybetmez...İşte, her gün merhabalaştığım ve ayrılırken iyi günler dilediğim bu emekçi insanlar, daha müşterisini görür görmez, hangi gazeteyi alacagini bilir ve sormadan tezgahta sıralanmış gazetelerin arasındaçabuklukla çıkarırlar..Benim de, bugün neler var diye merakla bekledigimgazete elimdedir: Her kesimden sorunlar, insanlar, emek mücadeleleri,savaslar, iklimsel olaylar, saglıksızpolitikalara direnen saglık emekçileri,isyerindeki haksızlıklara direnen isçiler,memurlar... tele'ler, vole'ler bir de paparazziler...2010 yılının kültür baskenti adayıbir kentte, bir annenin ellerinden kayıp darögarda yitip giden hayatlar... her gün aynıtablolar...Her zaman gazetemi merak ederim...Ama bugün; bana o gazeteyi her gün uzatan, gazetelerinmürekkebinden kapkara olan ellerin sahibini de merakediyorum... çünkü, onlar da magdur durumdalar... Dagıttıkları gazetelerin sayfalarındaki binlerce hayat gibi...“İhtiyaçlar listesinde ekmek her zaman herşeyden önce gelir…” lakin AÇLIK!; farklılığa, yardımlaşmaya, paylaşmaya, özgürlüge ve İNSANLIĞA da duyulur...”-------
Not: Üsküdar gazete bayii bir de imza kampanyası başlatmış…

Doğader (Bursa) Nisan etkinlikleri

DOĞADER ETKİNLİK PROGRAMI
Nisan 2007
1 Nisan 2007 Pazar
Gezi İnceleme
Kocaçay Deltası’nın sorunlarının belirlenmesi ve Fotoğraf Gezisi

7 Nisan 2007 Cumartesi 18:00
Fotoğraf Gösterisi – Söyleşi
800. Yılında Mevlana Yolu” Atlas Dergisi Genel Yayın Yön. Özcan YÜKSEK

12 Nisan 2007 Perşembe 20:00
Fotoğraf Gösterimi
DOĞADER Dağcılık Kulübü’nün İran Demavent Tırmanışının Fotoğraflı Öyküsü

13 Nisan 2007 Cuma 19:00
Sergi Açılışı ve Kokteyl
Kuşlar (Yağlı Boya) – Metin KARANİSAOĞLU
“1961 yılında Trabzon’da doğan ve 1988 yılında Bursa’ya yerleşen Karanisaoğlu Çevre, insan ve kuşlar üzerine DOĞACI BİÇEM çalıştı. İlk sergisini Ankara’da açan sanatçı bu güne kadar yurtiçi ve yurtdışında olmak üzere toplam 57 kişisel sergi açmıştır.”

15 Nisan Pazar
Doğa Yürüyüşü
Gemlik Şahintepesi –Yalova Kurtköy

22 Nisan Pazar
Doğa Yürüyüşü
Fidyekızık Balaban – Büyük Balıklı Deresi

24 – 25 Nisan 2007
WWF Türkiye ve DOĞADER iş biriliğiyle
Susurluk Entegre Havza Yönetim Toplantısı

25 Nisan 2007 Çarşamba 19:00
Söyleşi
Teoride ve Pratikte Sivil İtaatsizlik
Bergama Köylüleri Sözcüsü Oktay KONYAR
DOĞADER Felsefe Kulübü Sorumlusu Taner ALPDOĞAN

28 Nisan 2007 Cumartesi 18:00
Söyleşi
Yeraltı Kaynaklarımızın Özelleştirilmesi Maden Kanunu ve Çevreye Etkisi
Jeoloji Mühendisleri Odası Genel Başkanı İsmet Cengiz

28 Nisan 2007 Cumartesi
Doğa Yürüyüşü – ONLARDA VAR
İlkadım Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Öğrencileriyle DOĞA’yı tanıyoruz.
Kuş Gözlem İnceleme
29 Nisan Pazar
Doğa Yürüyüşü
Erikli Yaylası – Yalova Çınarcık



DOĞADER Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği
Şehreküstü Mah.Cemal Nadir Cd.Koyuncuoğlu Apt.No:5/4 Bursa 224.2229601

Pazar, Nisan 01, 2007

Olmak ya da olmamak- Vahit Akça


Mısır ve buğday ithalatı

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) II. Başkanı Dr. Turhan TUNCER, Tarım Orkam-Sen Genel Başkanı Sezai KAYA ve Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaş ma Platformu Genel Sözcüsü Abdullah AYSU, 1 Nisan 2007 Pazar günü mısır ve buğday ithalatı ile ilgili bir basın toplantısı düzenlediler.
ZMO Yönetim Kurulu Üyesi Fatih TAŞDÖĞEN‘in de yer aldığı toplantıda, basın açıklaması metni ZMO II. Başkanı Dr. Turhan TUNCER tarafından sunuldu.
Toplantıda yapılan basın açıklaması şöyle:



GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ MISIR DA DAHİL,
ÜRETTİĞİMİZ ÜRÜNLERİN DIŞALIMINA HAYIR !..



Türkiye‘de hükümetler; bir süreden beri dış dinamiklere bağlı politikalar uyguluyor, onların yaptırımıyla tarımda destekleri kısıyor, hasat döneminde ithalat yapılmasına izin veriyor. Hükümetlerin bu yanlış politikaları nedeniyle üreticiler ürünlerini yok pahasına elden çıkarmak zorunda kalıyor.

Türkiye‘de tarım oldukça sorunlu bir dönemden geçerken, yapılan kimi açıklamalarla, tarım sektöründe yaşananlar kamuoyundan gizlenmeye ve hatta tam tersine bir başarı öyküsü yaratılmaya çalışılmaktadır.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, 24 Mart 2007 tarihinde İstanbul‘da düzenlenen toplantıda yapmış olduğu açılış konuşmasında "mısır üretiminde 2002 yılında 2.1 milyon ton olan üretim, 2005 yılında 4.2 milyon tona çıkarak % 100 bir artış kaydetmiştir" , "2002 yılında 19 buçuk milyon ton olan buğday üretimimiz 2005 yılında 21 buçuk milyon tona ulaşmıştır" ifadelerini kullanmakta ve iktidarları döneminde tarım sektörünün sürekli bir kalkınma çizgisi içinde olduğundan söz etmektedir.
Sayın Başbakan‘ın konuşmasında 2006 yılı rakamlarına değinmemesi ilginçtir. Aşağıda, yaşanan tarım gerçeğine ilişkin düşüncelerimiz, DİE ve TÜİK rakamları eşliğinde sunulmaktadır;
Türkiye‘de uygulanan yanlış tarım politikaları, tarım sektörünü Cumhuriyet tarihinin en sorunlu dönemine soktu. Tarımsal çıktı (pamuk, buğday, narenciye, fındık, yaş meyve sebze gibi) fiyatlarının reel olarak gerilediği bir süreçte, tarımsal girdi fiyatları sürekli bir artış eğilimi göstermektedir. TÜFE artışının % 56 olduğu 2002 - 2006 döneminde gübre fiyatları % 124, mazot % 125 oranında zamlanmıştır.

Bu tablonun doğal sonucu olarak, tarımsal üretim sürdürülebilir olmaktan çıkmakta, kimi tarımsal ürünlerde üretim gerilerken, diğer tarımsal ürünlerde üretim artışı nüfus artışının gerisinde kalmakta, tarımda kendine yeterlilik kırılmaktadır.

Bu kapsam içinde, 2000 - 2006 dönemi üretim rakamları karşılaştırıldığında, şeker pancarı üretimi 18.8 milyon ton‘dan 14.5 milyon tona, tütün üretimi 200 bin tondan 117 bin tona, patates üretimi 5.4 milyon ton‘dan 4.3 milyon ton‘a, kırmızı et üretimi ise 491 bin ton‘dan 450 bin ton‘a gerilemiştir.

Mısır üretimi 2002 - 2005 döneminde artış gösterdikten sonra, 2006 yılında düşmüştür. 2002 yılında 2.1 milyon ton olan üretim, 2003 - 2004 ve 2005 döneminde sırasıyla 2.8, 3 ve 4.2 milyon tona yükselmiş, 2006 yılında ise 3.8 milyon tona gerilemiştir.

Gerileyen mısır üretiminin doğal bir sonucu olarak, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından mısır ithalatı yapılmaktadır. Bu kapsamda, 2 Nisan - 21 Mayıs 2007 tarihleri arasında, 110 bin tonu Arjantin‘den olmak üzere, toplam 250 bin ton mısır ve buğday Bandırma ve Derince limanlarına getirilecektir.

Türkiye‘nin kendi ekolojisinde yetişen mısır dışalımına kaynak aktarması yanında, özellikle Arjantin‘den yapılan genetiği değiştirilmiş olma olasılığı çok yüksek olan mısır dışalımı, halk sağlığını da tehdit etmektedir.

ABD‘den sonra dünyanın en büyük Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) üreticisi olan Arjantin‘den gelecek mısırlar, Ulusal Biyogüvenlik Yasası‘nın çıkartıl(a)madığı ortamda GDO testleri yeterli etkinlikte yapılmadan iç piyasaya sunulacak, işlenmiş ürünlerin hammaddesi ve yem rasyonlarının katkı maddesi niteliğinde tüketici sofrasına ulaşacaktır.

Avrupa Birliği‘nde, içeriğinde % 0.9‘dan fazla GDO bulunduran ürünlerin etiketlenmesi zorunludur. Türkiye‘de ise, Ulusal Biyogüvenlik Yasası bilinçli olarak çıkartılmamakta, GDO üretim cenneti Arjantin‘den GDO tüketim merkezi niteliğine dönüştürülmeye çalışılan Türkiye‘ye mısır dışalımı yapılmaktadır.

Hububat alanında yapılan açıklamalar da, düzeltilmeye muhtaçtır. Türkiye‘nin ekilebilir alanlarının % 70‘ini kaplayan hububat ürünlerinde, ülkeye düşen yıllık yağış miktarına göre üretim değişmektedir. Bu kapsamda buğday üretimi 2002 yılında 19.5 milyon ton iken, 2003 - 2005 yıllarında üretim sırasıyla 19, 21 ve 21.5 milyon ton olmuş, 2006 yılında ise 20 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılında yaşanan kuraklığın etkisiyle, buğday üretiminin 18 milyon tona doğru gerilemesi beklenmektedir.

Yukarıda sunulan tablonun doğal bir sonucu olarak, uygulanan yüksek gümrük vergilerine karşın yılda ortalama 6.5 milyar dolar tutarında tarım ürünü dışalımı yapılmaktadır. Bu kapsamda Türkiye‘nin en önemli ürünü olan "hububat ve ürünleri" dışalımına ödenen para, 2000 - 2006 döneminde sırasıyla 408, 193, 392, 722, 558, 226 ve 212 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

Aşağıda adı bulunan kurumlar olarak, yukarıda sunulan rakamları kamuoyu ile paylaşmayı, yanlış bilgilendirme süreçlerini önlemeyi görev biliyoruz.

Türkiye, günü kurtarmaya yönelik yanlış yaklaşımlar ve gerçeği örtmeye yönelik siyasi açıklamalar yerine, doğru ve kalıcı politikalarla tarımını yeniden yapılandırmak, üretici temelli, doğayla ve tüketiciyle dost, dönüştürücü bir tarım yapısını hedeflemek durumundadır.

Bunun yanında, GDO‘lu mısır dışalımının ülke tarım yapısına ve halk sağlığına olan yıkıcı etkileri, bizler tarafından titizlikle izlenecek ve elde edilen sonuçlar kamuoyu ile paylaşılacaktır.

Bizler aşağıda adı bulunan kuruluşlar olarak hükümete soruyoruz:

•- Başbakanımızın açıkladığı gibi buğday ihraç eden ve mısırda kendimize yeterli bir ülke haline gelebildiysek neden buğday ithal ediyoruz?

•- Arjantin‘den gelen mısırlar ülkemize girmeden önce analize tabi tutulacak mı?

•- Mısırların GDO‘lu olması halinde hükümet olarak tavrınız ne olacaktır?

•- Analiz sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacak mısınız?

Bu soruların yanıtını beklediğimizi ve konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.



TMMOB Tarım Orkam-Sen Çiftçi Sendikaları
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Konf. Platformu
II. Başkanı Sezai KAYA Genel Sözcüsü
Dr. Turhan TUNCER Abdullah AYSU

Google
 
Web alterblogalisation.blogspot.com

Alterblogalisation

↑ Grab this Headline Animator