Hayırda hayır yok gibi
29 Mayıs’ta Fransa, üç gün sonra da Hollanda Avrupa için bir Anayasa oluşturan metni reddetti ve kıyamet koptu. Kim neye niye hayır dedi, Avrupa Birliği’nin defteri düzüldü mü, avro terk mi edilecek gibisinden binlerce soru ortaya atıldı. Her ne kadar ortada iki uye ülkenin net hayır oyu da olsa bunların yorumları yeterince net değil. Bu bilgim yorum ve söylenti bombardımanında bir fikir oluşturmak zor.
Fransa için konuşacak olursak hayır oyunu iki ana etmenin belirlediğini söyleyebiliriz. « Ulusal » ve « Sosyal ». Hatta denebilir ki bu etmenler birleşip bir blok oluşturdu. Anayasanın sosyal bir Avrupa getirmeyeceğini düsünüp « non » diyenler Fransanın sosyal modelinin Avrupa içinde eriyeceğinden korkup ulusal sınırlar dahilinde kendilerini koruyabileceklerini düşündüler. Anayasanın Fransa ulusal benliğini yok edeceğini düsünüp « non » diyenler ise iş güvencesini öne sürerek yabancı düşmanlığına sosyal bir maske ile örtmeye çalıstılar.
Coğrafi olarak Avrupa kıtasının, siyasi ve ekonomik olarakta Avrupa Birliğinin merkezinde olan Fransa’nın bu iki etmeni bugünkü halleriyle ulusal sınırları içerisinde toplumun dokusuna zarar vermeyecek bir şekilde yaşamasının ve yaşatmasının pek imkani yok. Hayır oyunun yabancı düşmanı ve ırkçı niteliğini bir yana bırakıp neoliberal Avrupa’ya hayır diyen kesimleri ele alırsak bu kesimin sadece Fransa’da sosyal devlet istemesi ve diğer üye ülkelerdeki benzer talepleri kıtasal çapta bir politikaya dönüstürecek güce ve Avrupa tabanına sahip olmayışı bu öngörüyü destekliyor. Radikal Gazetesi yazarı Nuray Mert eskiden yapılan 'Tek ülkede sosyalizm mümkün mü?' tartışmasına benzer bir, 'Tek ülkede veya kıtada demokrasi mümkün mü? tartismasina dönülebileceğini söylüyor.
Avrupa Birliği elli yıllık seceresinde öncelikle ekonomik birliğe önem verdi ve bunu nispeten gerçekleştirdi. Ne zaman ki siyasi bir Avrupa’yı garanti altına almak isteyen bir Anayasa metni ortaya çıktı mertlik bozuldu.. 2004 yılında 10 ülkeyi içine alarak genişleyen AB üye devletlerinin hazırladığı ( ki sosyalist, sosyal demokrat, merkez liberal ve liberallerin uzlaşmasının sonucu oluşan bir metin) anayasa iki kurucu ülkenin hayırı ile anlamını yitirmiş durumda. Halihazırda iki halk devletlerinin AB’ye daha çok egemenlik devretmelerini istemediler. AB’nin genislemeyi hazmedememesi ( Polonyali muslukçunun fransizin isini elinden alacagi hikayesi) ve siyasi ve sosyal açıdan derinleşememesi (AB bügune kadar « ekonomik bir dev, siyasal bir cüce » olarak değerlendiriliyordu) bu hayırın altında yatan nedenlerden en onemlileri olabilir. Bu noktada birliğin kendini tartışacağı bir döneme girdiğini kesin fakat uzun sürebilecek bu dönemden hangi manevralarla çıkacağı tam bir muamma.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home