Baska turlu bir sey benim istedigim, Ne agaca benzer, ne buluta benzer; Burasi gibi degil gidecegim memleket, Denizi ayri deniz, havasi ayri hava; Nerde gorduklerim, nerde o bekledigim kiz| Rengi baska,tadi baska. CAN YUCEL

Çarşamba, Ocak 23, 2008

Kucuk balik yoksa buyuk balik da yok



kucuk balik yoksa buyuk balik da yok! from basak gurbuz on Vimeo.

Greenpeace'den

Denizlerimizdeki balıklar hızla tükeniyor. Akdeniz’deki stoklarımız neredeyse bitmek üzere. Greenpeace yavru balık avcılığının ve satışının durdurulması için acil çağrıda bulunuyor.Çünkü sonuç çok açık : Küçük balık yoksa, büyük balık da yok!
Greenpeace Ekim ayının başında tüm Akdeniz'de balık stoklarının tükenmesine yol açan 'yavru balık' avına ve satışına karşı bir kampanya başlattı. Yavru Balık Projesi’nin amacı çok yüksek miktarlarda yavru balık avlandığını ve satıldığını ortaya koyarak bir an önce önlem alınmasını sağlamak.
Çünkü küçük balık yoksa, büyük balık da yok! Balıklar erişkin boya ulaşmadan avlandığında denizlerimizdeki balık stokları hızlı bir şekilde tükeniyor. Ve bu durum, tüm besin zincirini etkileyen ve deniz ekosistemini neredeyse yokeden ciddi sonuçlara sebep oluyor. Bugün balık hallerinde, pazarlarda ve restoranlarda avlanması yasak olan türlere ve yavru balıklara rastlamak ne yazık ki mümkün. Bu kontrolsüz avcılık çok yakında sofralarımızdan değerli besin kaynağımızı eksiltecek ve bir çok önemli türün yokolmasına sebep olacak. Greenpeace Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın denetim ve kontrol mekanizmalarını ciddi ölçüde arttırmasını talep ediyor.
1) Yavru balık projesi ne demek ve neden 'küçük balık yoksa büyük balık da yok' ?

Yavru balık projesi; Türkiye'deki balıkçılığın denetimsiz, kontrolsüz ve plansız olarak büyümesi sonucu gittikçe artan yasadışı ve aşırı balık avcılığının yol açtığı sonuçlara ve özellikle de tüm balık stoklarının çok hızlı tükenmesine neden olan yavru balık avına ve satışına dikkat çekmek ve durdurmak amacıyla başlatılmış bir projedir. Bu projemizde, Tarım Bakanlığının görevi olan yasadışı avcılığının, denizlerden balık hallerine ve satış noktalarına kadar denetlemesi ve engellemesini talep ediyoruz. Bir yandan da balık pazarları, restoranlar ve tüketicilerin de üzerine düşen duyarlılığı göstermeleri için harekete geçirmeye çalışacağız.

Küçük balık yoksa büyük balık da yok; Her canlı türünün en az bir kez üreme şansı olmalıdır ki türünü devam ettirebilsin. Yetişkin bir balık, türüne göre değişse de, her yumurtlamada binlerce yavru verir, oysa ona bir kez bu şansı vermeden avlarsak soyu tehlikeye girer. İşte bu nedenle, balık stoklarının aşırı ve plansız avlanması sonucu azalması balıkçıların henüz yavru olan balıkları hedeflemelerine neden olmaktadır. Bu da tüm stokların yakın zamanda tükenmesine neden olacaktır, yani yavru balık avlanmaya ve satılmaya devam ederse yakın zamanda erişkin balık da kalmayacak!

2) Türkiye'de pazarlarda ençok satılan/ticari balık türleri (ve deniz ürünleri) hangileridir? Bu türlerin popülasyon durumları nedir?

Türkiye'deki en yaygın ticari türler; lüfer, palamut, hamsi, istavrit, uskumru, kalkan, barbun, tekir, mezgit, levrek, çipura, kefaldir. Bunun yanında daha büyük türler orkinos, kılıçbalığı gibi balıklar da özellikle ihracat ve turizm sektörleri için önemli ticari türlerdir. Ahtapot, kalamar gibi deniz ürünleri de yine özellikle kıyısal turizm alanlarında önemli ölçüde tüketilmektedir.

Türkiye'de hala deniz ürünleri ile ilgili bir stok değerlendirmesi yapılmadığından miktarlarını tam olarak bilemiyoruz. Ancak bu yıl yayımlanan bir bilimsel çalışmada bugün ticari türlerin pekçoğunun risk altında olduğu görülmektedir (söz konusu çalışma -ingilizce- Greenpeace internet sayfasından elde edilebilir). Ayrıca son yıllarda av sezonlarında görünen dengesizlik de bunun açık bir göstergesidir.

3) Bununla ilgili yasaları ve düzenlemeleri kim hazırlıyor ve yönetiyor?
Bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de balıkçılık ile ilgili yasa ve düzenlemelerden, ve bunların uygulanmasından TC. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı sorumludur. Dolayısıyla, yasadışı balıkçılığın bu kadar endişe verici boyutlara gelmesi, denetimsiz kalması ve uzun vadede balıkçılığın ve denizel kaynakların zarar görmesi de Bakanlığın sorumluluğudur.
Ne yazık ki Türkiye'de su ürünleri kanununa bağlı olarak iki yılda bir hazırlanan su ürünleri sirküleri, pekçok konuda kısıtlamalar, yasaklamalar getirse de bunların uygulanmaması pekçok balık türünün artık aşırı avlanmış olmasına ve tükenmeye başlamasına neden olmuştur. Durumun bu kadar vahim hale gelmesi ise Bakanlığın denetleme ve yaptırımlarını uygulamaktaki yetersizliğinin ve bir balıkçılık politikasının olmamasının sonucudur.
Avrupa Çevre Ajansı'na göre balık türlerinin çoğu güvenli biyolojik sınırları aşacak şekilde avlanmış durumda. Bu nedenle Greenpeace, bu durumun yalnızca Tarım Bakanlığı'nın değil, artık Çevre Bakanlığı’nın da sorunu olduğunu ve ciddi bir çevre sorunu olarak ele alınması gerektiğini düşünmektedir.

4) Yavru balık avlanması ve satılması yasadışı mıdır? Bu konuda diğer ülkelerdeki durum nedir?
Evet, sirkülerde belirtilen minimum balık boylarının altındaki balıkların avlanması ve satılması yasaktır. Yalnızca ağırlıkça hamsi ve istavritte %15, diğer suürünlerinde %5 oranında küçük boylara izin verilmektedir ki bu oranlar şu anda fazlasıyla aşılmaktadır.
Tüm ülkelerin bu konuda belli kısıtlamaları var. AB, bu konuda geçen yıl tarihindeki en yüksek cezayı Fransa hükümetine vererek 58 milyon Euro ödemek zorunda bıraktı. Ancak Türkiye'deki yaptırımlar yeterli derecede uygulanmadığından caydırıcı olamamaktadır.




5) Bu yasaların yaptırımının önemi nedir?
Mİnimum boyların yasalarla tespit edilmesinin amacı, henüz üreme çağına gelmemiş olan juvenil, yani yavru balıkların korunmasıdır. Balık yaşam döngüsü içinde erken avlanırsa, elde edilen verim de büyümesine izin verildiği takdirde elde edilecekten çok daha az olacaktır. Dolayısıyla yavru balık avlanması denizel kaynaklarımızın ziyanıdır. Ancak her geçen gün aşırı avlanma nedeniyle denizlerimizdeki yetişkin balık miktarı azaldığından, gitgide daha çok yavru balık hedeflenmeye başlamış, bunun sonucu olarak da balık stoklarında gittikçe artan bir baskı oluşmuştur.
Söz konusu yasa ve yaptırımlar yavru balık avını maksimum kısıtlayarak zaman içinde çok daha fazla verim alınmasına ve hem deniz kaynaklarının iyileşmesine hem de sürdürülebilir balıkçılığa adım atılmasına yarayacaktır.
6) Bu yasalara uyulmaması ne gibi sonuçlara yol açar?

Dünyada aşırı avlanma denizlere yönelik en büyük çevresel tehdit olarak görülmektedir. Stokların çoğu günümüzde aşırı avlanma kurbanıdır, ve bazı türler -Kanada morinası gibi- hızlı bir şekilde yokolmuştur. Yakın zamana kadar böyle bir çöküş mümkün görünmüyordu, oysa artık yeni araştırmalar dünyada pekçok balık türünde özellikle de büyük yırtıcı türlerde, endüstriyel balıkçılık başlamadan önceki bolluk düşünüldüğünde büyük ve ani bir düşüş olduğunu, göstermektedir.
Akdeniz de bu durumdan payını almakta. Yapılan avların hem çeşit hem de boy olarak kalitesi genel anlamda düşmüş durumda.
Tüm bu veriler, ilgili yaptırım ve yasaların acilen ciddi olarak uygulanmasının ve daha da genişletilerek önlemler alınmasının gerekliliğini kanıtlıyor. Aksi takdirde deniz kaynaklarının tükenmesi ile hem en değerli besin kaynaklarımızdan birini kaybedeceğiz hem de yaşamı buna bağlı olan insanların (öncelikle balıkçıların) geleceğini yokedeceğiz.


7) Deniz Rezervleri (veya deniz koruma alanları) bu durumu ve gidişatı nasıl değiştirebilir?

Gittikçe artan sayıda bilimsel veri kanıtlamaktadır ki, deniz canlıları ve habitatlarının acilen korunması için geniş ölçekli deniz rezervleri ağlarının oluşturulması küresel balıkçılıktaki düşüşü tersine çevirmek için anahtar olabilir.

Deniz rezervleri yetişkin ve yavru balıkların rezerv alanı sınırlarından taşması ve yumurta ve larvaların taşınması ile balıkçılık için fayda sağlayabilir. Rezerv alanları içinde popülasyonlar boyutsal olarak artar, bireyler daha uzun yaşayabilir ve böylece daha fazla büyüme şansı bularak üreme potensiyelini de arttırırlar. Deniz rezervleri, köpekbalıkları, orkinoslar, kılıçbalıkları gibi göçmen balıklar için bile fayda sağlamaktadır. Eğer deniz rezervleri onlar için değerli alanlarda yani yumurtlama, büyüme alanları veya deniz dağları gibi toplanma alanlarında oluşturulursa tehdit edici etkilerden korunmaları kolaylaşır. Geniş ölçekli deniz rezervleri, balıkçılık, maden arama ve atık boşaltımı gibi tüm tahrip edici faaliyetlere kapalı alanlardır. Bu alanlar içinde hiçbir insan faaliyetine izin verilmeyen, örneğin sadece bilimsel referans alanları olarak kullanılan veya özellikle hassas habitat ve canlıların bulunduğu 'çekirdek bölgeler' oluşturulabilir. Bunun yanında kıyı şeridi alanlarında, küçük ölçekli tahrip edici olmayan balıkçılık faaliyetlerine, ekolojik sınırlara uymak ve sürdürülebilir olmak kaydıyla açık olan ve yerel halkın tam katılımı ve kararı ile oluşturulmuş alanlar da tespit edilebilir.Deniz rezervleri, kurulma nedenlerinin başında balık stoklarının korunması olsa bile, sadece aşırı avlanma ile ilgili değildir. Rezerv alanları, deniz yaşamının kirlilik dahil pekçok etkiden korunması için en etkili yollardan biri olarak görülmektedir.
8) Bu yasaların etkili olması için neler yapılabilir?

Greenpeace'in balık halleri ve pazarlarında yaptığı araştırma ve balıkçılarla yaptığı görüşmeler sonucu, yüksek miktarda yavru balık avlandığı ve rahatlıkla satılabildiği gözlendi. Bunun en önemli nedeni varolan sınırlamaların rahatlıkla gözardı edilmesi yani neredeyse hiç kontrol ve denetimin yapılmamasıdır. Örnek vermek gerekirse, Marmara denizinde trol avcılığı yasak olmasına rağmen hala yapılmakta, veya av sezonu kapandığında bile pekçok bölgede endüstriyel avcılığın devam ettiği rahatlıkla gözlenebilmektedir. Avcılığın yasak olduğu özel koruma alanlarında bile avlanma yapılabilmektedir.
Öncelikli olarak acilen yasadışı avcılığın durdurulması için etkin bir kontrol mekanizmasının hayata geçirilmesi, ayrıca deniz yaşamının korunmasını da içeren sürdürülebilir balıkçılık politikası oluşturulması şarttır.

Greenpeace'in yavru balık projesi ile dikkat çekmek istediği nokta budur. Ayrıca bu konuda balıkçıdan tüketiciye herkesin duyarlı ve aktif olması da son derece önemlidir.

9) Tüketicinin ve balık satanların bireysel olarak yapılacekleri nedir?

Balık satıcılarının ve restoranların yapabilecekleri çok açıktır; yavru balık almamak ve satmamak, hatta bu konuda örnek oluşturarak tüketiciyi de bilinçlendirmek. Tüketici ise bu konuda çok önemli bir rol üstleniyor. Tüketiciler yavru balık satın almayarak balık stoklarını ve dolayısıyla deniz kaynaklarını korumak adına ciddi bir baskı oluşturabilirler.

Özellikle tüketicileri bilinçlendirmek ve harekete geçirmek için hazırladığımız sembolik balık boyu ölçüm cetveli ile yasal boyları kontrol edebilir ve bu konudaki duruşunuzu gösterebilirsiniz (www.greenpeace.org.tr). Yalnızca satın almamak değil, aynı zamanda nedenini de belirterek yavru balığa talep olmadığını göstermeniz de çok önemlidir.
10) Bu projenin sonraki aşamaları nelerdir?

Balık pazarlarında yaptığımız incelemelere devam edeceğiz. Ayrıca balık satılan yerlerde tüketiciye ve balıkçıya balık ölçüm cetvelini dağıtarak mümkün olduğunca bu konudaki bilinci arttırmaya devam edeceğiz. Zamanla bu çalışmaya kendi sektörlerinin geleceği için balık stoklarını korumak adına, balıkçı kooperatiflerinin, balık hallerinin, pazarlarının ve restoranların da öncülük etmelerini umuyoruz. Bu amaçla onlarla görüşerek projeyi genişletmeyi hedefliyoruz. Bu girişimlerin yetkilileri de yasadışı avlanmaya karşı daha ciddi önlemler almaya ve denizlerimizin ve balıkçılığımızın geleceği için bir strateji oluşturmalarına yardımcı olmasını bekliyoruz. Bunun ilk adımı da bir sonraki (2008-2010) olan su ürünleri sirkülerinde bilimsel gerçeklere dayanan ve yaptırımların uygulanacağı kontrol mekanizmalarını da içerecek şekilde hazırlanmasıdır.

Cetveliniz burada. Balikciniza cetvel ile gidin yavru baliklari kurtarin

Etiketler:

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home

Google
 
Web alterblogalisation.blogspot.com

Alterblogalisation

↑ Grab this Headline Animator