Çevre ve Ekoloji
Kitabın giriş bölümünde ekolojinin 10 temel öğretisi açıklanmış ve bunlar kitap boyunca okura rehberlik ediyor. Kitaptaki diğer bölümler ise şöyle: Ekolog gözüyle dünya; Dünya çapındaki çevre sorunları; Akvaryum ekosisteminin öğrettikleri; Enerji, Tarım ve Beslenme; Dünya nüfusu; Şehir ekolojisi; Ekolojik döngüler ve çevre kirlenmesi; Orman,Su, Toprak; Çeşitler ve türler; Çözümler. Benim en beğenerek okuduğum bölüm “Enerji, Gıda, Beslenme” başlığını taşıyan bölüm oldu çünkü yeni bilgiler öğrendim. Tarım, küresel ısınmanın etkilerinin giderek hissedildiği günümüzde epey önem kazanıyor. Gıda ile ilgisinden ziyade benim ilgimi enerji ile olan bağı çekti. Organik tarımın konvansiyonel tarım ile karşılaştırıldığında küresel ısınmaya daha az katkı yaptığını ve enerji kullanımında daha etkin olduğunu 19-20 Ekim günlerinde Bahçeşehir Üniversitesi’nde yapılan Organik Tarım kongresindeki bir sunuştan öğrendim. Kongrenin raporu henüz yayınlanmadığı için Türkçe referansını veremiyorum ama İngilizce bilenler http://orgprints.org/10993/ adresinden ulaşabilir. Kitapta okuduklarım ile bu konu zihnimde daha bir oturdu. Yine şehir ekolojisi bölümünde yazarlar doğaya uygun mimariden örnekler verirken geleneksel mimariyi işaret etmeleri benim açımdan öğreticiydi. Akdeniz ve Anadolu mimarisinden örnek verilen kubbe, rüzgârlık, çeşme, taşlık gibi mimari öğeler, aslında doğaya uygun mimarinin yabancısı olmadığımızı ama onların geçmişten bugüne getiremediğimiz özellikler olarak durduğunu gösteriyor.
“Çevre ve Ekoloji” kitabında çevre deyince ilk akla gelen felaket senaryoları yok. Bilimsel gerçekler ve öngörüler üzerinden kurgulanan kitaptan şu alıntı sizlere yazarların bu konudaki düşüncesi hakkında fikir verebilir. “Eski kuşak ekologlar, tüm iç karartıcı olasılıkları sayıp dökerek, bir ekologun deyimiyle “Kasandra’lık yaparlardi. Benzetme şuradan geliyor. Eski Grek mitolojisinde, Kasandra’ya tanrılar “ geleceği görmek” gücünü bahşetmişlerdi – ama bir şartla: Kimse ona inanmayacaktı. Yeni kuşak ekologlar, Kasandra’nın ikileminden yavaş yavaş kurtuluyorlar. Artık sadece gelecekte olabilecek ekolojik felaketleri sayıp dökmek yerine, bunları zamanında önleyebilecek yolları da araştırıp anlatıyorlar.(sf.186) Kışlaıoglu ve Berkes kitabın onbirinci bölümünde “Doğayı tüketmeden kullanmak: Çözümler” ekolojik çözümlerin var olduğunu ama benimsenmelerinin genellikle geç ve güç olduğundan bahsediyorlar.
Yukarıdaki alıntıyı yaparken aklıma Fransiz ekonomist Serge Latouche’un “felaket pedagojisi” kavramı aklıma geldi. Latouche felaketler ne kadar üzücü olursa olsun alternatifin galip gelmesinin koşulu olan fikir değişikliğini tetiklerler diyor. Belki yaşanmış felaketlerden ders almamız konusunda hakli olabilir ama gelecekteki felaketlerin korkusu bizi harekete geçirebilir mi? Deprem ve iklim değişikliği tartışmaları bu soruya hayır cevabi veriyor.
Kitapta benim acımdan sorun yaratan tek taraf Çesitler ve “Türler” bölümünde yazarların düşünceleri oldu. Şöyle ki genetik mühendisliğindeki gelişmelerin bir tür fırsat olarak görülmesi, biyoteknoloji yöntemleri sayesinde maddelerin daha hızlı ve yaygın olarak kullanılması sayesinde genetik çeşitliliğin ekonomik değerinin birdenbire çok artmasına neden olabileceği yorumu ekolojikten çok ekonomik bir bakış açısı sunuyor. Son araştırmaların ürettiği bilgiler ve toplumsal hareketlerin çalışmaları genetiği değiştirilmiş ürünlerin çevre, sağlık ve biyoçesitlilik açısından ciddi tehlikeler içerdiğini göstermekte. Belki yazarlar ileriki baskılarda yeni gelimseler ışığında bu konuyu daha derin ele alacaklardır.
Çevre ve Ekoloji
Mine Kışlalıoğlu
Fikret Berkes
Remzi Kitabevi 9.Basım Kasim 2005 12,5 YTL
Etiketler: kitap
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home