Suyun sosyal, ekonomik ve ekolojik yaşam için önemi tartışılmazdır.Su; yaşamın temelini oluşturan, vazgeçilmez bir değerdir.Dünyada var olan suyun yaklaşık %96'sı tuzlu sudur. Kalan %4 lük bölümise tatlı su olup, bunun yaklaşık % 79'u, kutuplardaki buz dağlarında,% 20'si derin yeraltı sularında bulunmaktadır. Ulaşılması mümkün olansu kaynakları ise, göller, akarsular ve tatlı su kaynakları olarak %1'lik bölümdür. İçilebilir ve kullanılabilir su miktarı ise toplam sumiktarının % 0,007 (yüz binde yedi) sine karşılık gelmektedir.Dünya su kaynaklarının kısıtlı oluşuna karşın, dünyadaki su tüketimison 50 yılda çarpıcı bir şekilde artmıştır. 1940 yılında toplam sutüketimi yılda yaklaşık 1000 km3 iken, bu miktar 1960 yılında ikiye,1990 yılında ise dörde katlanmıştır. Artan bu oranlar nüfus artışıylaparalel değildir.. Dünya'da 1,2 milyar insan güvenilir içme suyundan yoksun yaşamaktadır.. 2.4 milyar insan da sağlık koşullarına uygun suya erişememektedir.. Dünyada kullanılan suyun % 85'ini nüfusun % 12'si tüketmektedir.Su tüketiminin % 70'i tarımda, % 22'si sanayide, % 8'i içme vekullanma suyu olarak kullanılmaktadı r.Uluslar arası bir kuruluş olan Dünya Su Konseyi, her üç yılda birdüzenlediği ve en son 2006 yılında Meksika'da topladığı "Dünya SuForumu" nda suyun ticari bir meta olduğunu yineleyerek, temizkullanılabilir suya ulaşım sorununun özelleştirmeler yoluylaçözüleceğini vurgulamıştır. TÜSİAD' ın şebeke suyu yatırımlarının özelsektöre açılmasını isteyen bir çağrısı Eylül 2008 ayında basınayansımıştır.Yapılmak istenen çok net görülmektedir ki, parası olmayanın suyaerişiminin kısıtlanacağı, neredeyse doğada yaşayan tüm canlıların dasuyu pet şişeden içmelerinin isteneceğini düşünmekteyiz. Hedeflenensuyun ticari bir meta haline getirilmek istenmesidir. Gerçekte bupolitikaları geliştirenleri, suyun 'kâr' haneleri için yeni bir girdiolmasının dışında hiçbir şey ilgilendirmemektedi r.Diğer bir deyişle; tüm canlıların en temel gereksinimi olan su,piyasalaştırmanı n tehdidi altındadır. Temiz ve içilebilir suya erişimtüm dünya halklarının hakkıdır. Bu haktan kesinlikle vazgeçilemez. Su;kaynaklarında ve kullanımında kamuya ait olmalı, insanca yaşam içingerekli ve yeterli temiz su tüketiciye ücretsiz olarakulaştırılmalıdır.Ülkemizde giderek artan su ihtiyacı ve su kaynaklarının kullanımbiçimi sıklıkla gündeme gelmektedir. Suyun korunması, doğru ve planlıkullanımı, bilim ve toplum yararı ekseninde yapılmalıdır.Ülkemizde suyun kullanımıyla ilgili çalışmalar bir dizi çelişkileriçermektedir. Bu çelişkiler, su kaynaklarının verimsiz ve farklıamaçlarla kullanımı açısından Türkiye'nin geleceğini tehlikeye sokacakboyuttadır. Örneğin, sulama ve baraj projelerinin, gerek planlamagerekse uygulanma aşamasında tarımsal ve çevresel etkileri göz ardıedilmektedir. Ülkemizin sulama yatırımlarına yönelik planlarıağırlıklı olarak yeni su kaynaklarının tarıma arzı yönündedir.'Nehirler boşa akmamalı' gibi akıldışı söylemle nehirlerimize büyükbarajlar kurulmasına son verilmelidir. Bu yatırımlarda o yöredeyaşayan canlıların ve bitki türlerinin zarar görmesinin önünegeçilmelidir. Hasankeyf, Allianoi, Munzur gibi kültürel mirasımızı vedoğal alanlarımızı yok edecek olan projeler derhal iptal edilmelidir.Kentlerde evlere konturlu su sayaçlarını takmaya çalışmak yerine %40'a varan şebeke kayıplarını en aza indirmek kamuyu yönetenlerinöncelikli görevi olmalıdır.Sulama yatırımları, nerede, hangi ürün deseniyle ve nasıl bir yöntemlesulama yapılacağı bütüncül bir şekilde planlanmadan yapılmaktadır. Buyaklaşım önemli ekonomik ve ekolojik kayıplara neden olmaktadır.Yer altı ve yer üstü sularının kalite ve miktarında son yirmi yıliçinde su ekosistemlerini etkileyecek önemli azalmalar ortayaçıkmıştır. Artık somut olarak yaşanmakta olan küresel ısınma nedeniile bu kuraklığın daha da artacağı açıktır.Suyun doğal döngüsü ve akışı yeryüzündeki yaşam için paha biçilemezekolojik ve ekonomik yararlar sağlamaktadır. Çevresel etkileriyeterince araştırılmadan uygulanan projeler, çarpık sanayileşme vekentleşme, doğal su döngüsüne zarar vermekte, su kaynaklarınıtüketmektedir.Tüm dünyada vazgeçilen kirli teknolojiler nükleer ve termiksantrallerin ülkemizde kurulmaya çalışılması dışa bağımlıpolitikaların bir sonucudur. Bu kirli teknolojiler doğalalanlarımızın, su kaynaklarımızın hızla kirlenmesine ve azalmasına yolaçmaktadır. Derhal terk edilmelidir.Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek, yaşamınsürdürülebilir olmasına hizmet eder. Bu yolla doğamızı ve sukaynaklarımızı da korumuş oluruz.Doğal ve kültürel değerlerimizi göz ardı eden Maden Kanunu derhaliptal edilmeli su kaynaklarımızın yok olmasına, kirletilmesine, doğalalanlarımızın talan edilmesine dur denilmelidir.Tüm su havzalarımız koruma altına alınıp çevresindeki işgallere sonverilmelidir.Ülkemizde bugüne kadar uluslararası öneme sahip 135 sulak alanbelirlenmiş ve "Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği" ile tüm sulakalanların korunması gerekliliği hüküm altına alınmıştır. Ülkemizintaraf olduğu uluslararası sözleşmelerden Ramsar Sözleşmesi de suyunakılcı kullanımı konusunda Çevre ve Orman Bakanlığı başta olmak üzeretüm kamu kuruluşlarına bir dizi görev yüklemektedir.Ancak, DSİ başta olmak üzere farklı yatırımcı kamu kuruluşlartarafından uygulanan projeler sonucu toplam 1 milyon 40 bin hektarsulak alan yok olmuş ve nehirlerimizin önemli bir kısmının doğalyapısı bozulmuştur. Yok, olan sulak alanlarla birlikte bu alanlarınyer altı sularını beslemesi ve doğal arıtım gibi ülke ekonomisine olandolaylı katkıları da ortadan kalkmıştır. Son elli yıl içinde sukaynaklarına yapılan müdahaleler sonucunda birçok canlının neslitehlike altına girmiş ve bazı türler ise tümüyle yok olmuştur. Kamueli ile yapılan bu yıkımın, suyun özelleştirilmesi sonucu daha daartacağı açıktır.Ülkemizde yapılan sulama faaliyetlerinin %94'ü suyun aşırı kullanımınaneden olan yüzey sulama (karık, tava, salma) yöntemleriyleyapılmaktadır. Bu yöntemlerle yapılan sulamada, suyun yaklaşık yarısı,ürün tarafından kullanılamadan ziyan olmaktadır. Yüzey sulamasının birdiğer olumsuz etkisi ise orta vadede tuzlanmaya neden olarak toprağıverimsizleştirmesidi r. Bu noktada, öncelikle tarımın hizmetinde olansu kaynaklarının verimli kullanımını sağlayan politika ve uygulamalaraihtiyaç vardır.Devlet çiftçilerimize destek ve bilgi sağlayarak damlama sulama gibiyöntemlerle suyu daha az tüketen ve yüksek verim alınan sulamabiçimlerine geçilmesini sağlamalıdır.Sonuç olarak su kaynaklarına yönelik uygulamalarda:Gelecek kuşakların yaşam hakkını da dikkate alan üstün kamu yararınıngözetilmesi,Suyun kullanımında rezervlerinin akılcı kullanımı ile sunum-kullanı mdengesinin yönetilmesi,Suyun doğal döngüsü ve akışından elde edilen ekolojik ve ekonomikkatma değerin göz ardı edilmemesi,Tarım ve sulamanın ayrılmaz bir bütün olarak ele alınıp akılcı bir planlama ile hem verimliliğin artırılmasını hem de doğal sukaynaklarımızın etkin kullanılması,Göllerimizin ve sulak alanlarımızın korunması, kaybolan sulakalanlarımızın yeniden kazanılması, ekolojik dengenin korunmasıyaşamsal öneme sahiptir.Bu yıl Mart ayında ülkemizde yapılacak olan Dünya Su Formu toplantısısuyun özelleştirilmesi, alınıp satılacak mal haline getirilmesinin ilkadımı olacaktır. Durum böyle iken, var olan su kaynaklarımızuluslararası su tekellerine ve onların yerli işbirlikçilerine peşkeşçekilmeye çalışılırken, suya sahip çıkmak yaşamsal bir görevdir.Birleşmiş Milletlerin kuraklığı ve küresel ısınmayı bahane edereksularımızı tekellerin eline bırakmak istemesine göz yumamayız.TÜRÇEP olarak, bütün bu yaşamsal ve ekolojik nedenlerle, suyunmetalaştırılması girişimlerine karşıDünya Su Forumuna karşı Alternatif Çalışmaları Destekliyoruz !· Su ve Su kaynakları korunmalı, kirletilmemeli ve verimlikullanılmalıdır.· Su kaynakları tüketilmeden kullanılmalıdır.· Çarpık sanayileşme ve sanayinin yeraltı sularını yok etmesiönlenmelidir.· Su yaşamdır, insan hakkıdır, insan hakları devredilemezsatılamaz, metalaştırılamaz.· Su ve su kaynakları özelleştirilemez.
ÇEVRE DOSTU ve YAŞAMIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNDEN YANA OLAN TÜM KİŞİ ve KURULUŞLARI BU TEMELDE ORTAK MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home